İbrahim DÜLGAR

İbrahim DÜLGAR

Mail: dulgaribrahim@gmail.com

TÜRKİYE DE BÜTÇE AÇIĞI, DEDELER VE TORUNLARI

BÜTÇE, gelecekteki bir dönemde gerçekleşmesi öngörülen gelir ve giderlerin tahminini içeren bir tablodur. Bireyler, Aileler, Şirketler, Holdingler, Belediyeler, Devletler bütçe yaparlar.

     Devletler bütçe yaparken kamusal ihtiyaçları belirlerler.(Kamu giderleri) ayrıca bu ihtiyaçları hangi kaynakla yapacaklarını (kamu gelirleri) tespit ederler. Eğer kamu giderlerini karşılayacak kadar gelir sağlanamazsa bütçe açığı oluşur. Devlet bu açığı kapatmak için vergi oranlarını arttırır. veya yeni vergiler koyar. Bütçenin denk olması esastır.

     Maliye bakanlığımız 2009 da bütçe giderlerinin 267, 28 milyar TL,bütçe gelirlerinin 215,06 Milyar TL olduğunu ve bütçenin 52,22 milyar TL açık verdiğini  ayrıca 2010 yılında 40 milyar TL,2011 yılında 18 Milyar TL açık verdiğini açıklamış olup, 2012 yılında ise 21.1 Milyar TL bütçenin açık vereceğini  tahmin etmektedirler.Bütçenin denkliği esastı o halde vergiler arttırılarak bu açık kapatılabilir.Burada vatandaşın arttırılan vergileri kaldırıp kaldıramayacağına  bakılır.İşte fıkrada olduğu gibi, vatandaşı oynatmadan gelirlerin toplanması sağlanır.

     Fıkra bu ya ,Padişah veziri çağırır, vergileri arttır, sonrada git bak ahali ne yapıyor, bana bilgi ver der.Vezir vergileri arttırır, halkın içine karışır. Halkta bir tepki yoktur. Padişahın huzuruna çıkar, padişahım halk normal yaşamına devam ediyor,bir anormallik yok der. Aradan altı  ay geçmiştir, padişah veziri tekrar çağırır. Vergileri bir miktar  arttır, git bak ahali nin tepkisi nasıl der.Vezir halkın içine tekrar karışır ve padişaha raporu verir.Padişahım halk çok dalgın , çok somurtkan,çok düşünceli,çok karamsar der.Aradan  bir altı ay daha geçmiştir, vezir tekrar padişah huzuruna çıkmıştır. Tekrar vergilerin arttırılması istenmektedir. Vezir itiraz eder, padişahım ahalinin durumunu arz etmiştim, aman vergileri arttırmayın der. Padişah kararlıdır, vergileri arttır, bana da raporunu ver, der. Bunun üzerine vezir vergileri arttırır. Ve toplulukların arasına isteksiz bir şekilde karışır. Bir de ne görsün herkes oynuyor, müzik sesi duyan oynuyor, kağnı gıcırtısını duyan oynuyor, çoban sopayı taşlara vuruyor oynuyor, sonuçta ahali oynuyor. Vezir padişahın karşısına geçip padişahım siz çok haklıymışsınız, herkes vergilerden o kadar memnun ki, tüm ahali oynuyor, der. Padişah ise, vezire dönerek buraya kadar, daha vergi artışı yok, git vergileri, bir miktar düşür, der.

     Bütçe açığı, para basılarak, borçlanılarak veya mevcut açık sonrası alınan tasarruf veya gelir  arttırıcı önlemlerle kapatılır.

    

     Bütçe açığı borçlanarak kapatılırsa,borç gelecek nesillere aktarılıyor, anlamına gelir.Dede torununun rızkını yiyor anlamına gelir.Aynı dede camide ,kahvede,aile sohbetlerinde torun sevgisinden bahseder.Halbuki en son torunlarını, hatta göremeyeceği  torunlarını seven dedeler Çanakkale de kaldı.Büyük dedem Sinoplu. Boyabat ilçesi, Cemalettin köylü, HÜSNÜ ÇANAKKALEYE gitmeden önce dağdan eski Sinop yolu kenarına suyu getirip, evini, samanlığını yapıp, savaşa gitti ve 19 yaşında şehit düştü.Şimdiki dedelere duyurulur.

     Bütçenin en önemli ayağı faiz ve tasarruftur.Yüksek faizle oluşan tasarruftan ziyade,düşük faizli bir piyasada, özel sektörün, her türlü yatırım yaparak, yüksek düzeyde ve uzun yıllar devam edecek yatırımlarla sağlanacak tasarruftur.İşte bunu Türkiye Cumhuriyeti 1980 yılına kadar az da olsa uyguladı. Sonrasındaki serbest piyasa ekonomisi ile başlayan küreselleşme olgusu ülkemizi 2012 nisan ayına geldiğimizde, uluslar arası sermayenin, medya ya da hakim olması ile finans, sermaye serbestisini o kadar güzel dikte etti ki,sonuç olarak tüm Türk halkı  liberal ,muhafazakar bir yapıya büründü.Ulusal politikaları savunan bizleri de Anakronik (çağdışı) diye tanımlıyorlar.Halbuki Çin, Almanya,Japonya,Hindistan  gibi dünyada ekonomi alanında  söz sahibi ülkeler, Türkiye Cumhuriyetinin  kuruluşundaki   ulusal, ekonomik modeli uygulamaktadırlar.

     24 Ocak 1980 kararları ile Türkiye’yi tanıştıran yerli ve yabancı sermaye Türk halkının sosyal gelişmesini, ekonomik gelişmesinin çok çok önüne geçirtti. Sene 1980 Türkiye Cumhuriyetinin dış borcu 15.7 Milyar dolar. Herkesin yastık altında  parası var, olmayan ise ayıplanıyor. Makarna kömür dağıtımı yok. Herkes çalışıp.kazanıp, kendi makarnasını ve kömürünü kendisi alıyor.Sene 2012 dış borç stoku 306.6 Milyar dolar. 30 Eylül 2011 tarihi itibariyle  13 milyon 438 bin vatandaşın bankalara borcu var.Kredi kartı sahiplerinin sayısı ise 30 milyon 275 bin kişi, bunlardan 767 bin 57 kişi tüketici kredisini, 1 milyon 429 bin 587 kişi de kredi kartı borcunu ödeyemiyor ve bankalar tarafından takip altında. bankacılık sektörü kredi toplamı 671,6 milyar TL.Yani,  İşçi,köylü,esnaf, sanayici, borçlanarak mevcut durumunu koruyor.

Türkiye’nin dış borç stoku tablosunu dedeler için yorumlarsak, 1980 yılında 15.7 Milyar dolar olan dış borcumuz dedelerimizin, bende dahil sosyal gelişmesi yüzünden mevcut iktidar öncesi 129.6 Milyar dolara çıkmıştır.Mevcut iktidar, dedelerimizin bu hovardalığına çok iyi cevap vererek, dedelerimizin oylarını almış,ve dedelerimizin borçlarını çılgınca artırmıştır. 309.6 Milyar dolar peki bu rakamla neler yapılabilir. 30 tane ballandıra ballandıra anlatılan İstanbul da yapılacak olan Marmara ile Karadenizi bağlayan çılgın proje yapılabilir. 5 Milyar dolara yap, işlet, devret modeliyle bile ihalesi yapılamayan 3.boğaz köprüsünden, 60 tane yapılabilir. Dedelerimize geçmiş olsun,bu borcu ödemek için torunlarımız çok çalışacak,çok. Ayrıca bu borç verenler muhtemeldir, 2023 yılında hayatta rol alacak olan torunlarımızın önüne ciddi ekonomik ve siyasi faturalar koyacaklardır. Dedelere iyi uykular..