ADEM ÇİMİÇ

ADEM ÇİMİÇ

Mail: ademcimic@hotmail.com

BAŞKANLIK SİSTEMİ...

Dünyada her şeyin hatta kainatta olan her bir şeyin birbirine bağlı zincirin birer halkaları gibi olduğunu söyler isek sanırım doğru yerden başlamış oluruz. Hiçbir detaya girmeden izah etmenin yolu bu olsa gerek. Katılmayanlar için ise kısaca empati yaparak gezegenlerin birbirleri ile olan ilişkilerinden, evrenin her biryanındaki canlı cansız ne var ise birbirlerine etkilerini düşünmelerini, bu gerçekliğin ışığında dünyamızda olan gelişmeleri, gerek siyasi gerek ekonomik gerek ise büyük güçlerin var olma politikalarını incelemelerini tavsiye ederim.

 

Göreceksiniz ki aslında hiçbir şey tesadüf değildir, hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Yedi kıtada kimler açlıktan ölüyor kimler bu durumdan besleniyor, ekonomi sağlık ile, iç siyaset dış siyaset ile, tarım politikaları ağır sanayi ile neden bu kadar iç içe ve birbirini etkiliyor, hatta bu politikalar başka ülkelerin politikalarına nasıl etki ediyor, başka ülkeler bu durumu siyasetine nasıl entegre ederek siyaset geliştiriyor, Bu kadar geniş ve engin kainatın içinde sadece günübirlik hayatımızda neler oluyor, neden oluyor, nasıl oluyor a bakmak istiyorum. Çok geniş bir konu olduğunu biliyorum, ancak basite indirgenmiş hali ile birkaç cümleyi milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesine direk etki eden siyasi hadiselerden bahsedeceğim. İşte bu hadiselerden bir tanesi bin yıllık geçmişi olan devlet ve millet ruhumuzu ilgilendiren, cumhuriyetin kuruluşunu, bu güne kadar yaşadığımız ihtilal ve muhtıraları, anayasa değişikliklerini bir yana koyar isek yakın geçmişte referandum yolu ile yapılan anayasa değişikliğidir. Yani başkanlık sistemi…bu anlattıklarım ile bire bir ilgili bir konu.

 

Bu sistemin çıkış noktası kısaca milletimize şöyle anlatıldı; birincisi ve en önemlisi artık koalisyonlar devri bitecekti.

 

Yani on yıllarca koalisyonlar nedeni ile ülkemizin ayaklarına prangalar takılmış, gelişmesi güçlenmesi milli olması engellenmiş, istikrar önlenmiş, nerede ise her yıl seçimler yapılarak ağır ekonomik yüklerin altına sokularak, ekonomik ve sosyal bakımdan kaldıramayacağı travmalara sokulmuş, dolayısı ile gerek kurumlar gerek ise dış güçler sayesinde azınlık çoğunluğa tahakküm etmiştir.

 

Ülkemiz ve milletimiz ayağına takılan bu prangalardan kurtulup, kurumlardaki aksaklıklarında ortadan kalkması ile aslına dönecek, milli olacak, güçlenecek en önemlisi de azınlığın tahakkümünden kurtulacaktı. Bu Temel olarak üzerinde durulan konular olmakla beraber, başkanlık sistemin daha yüzlerce önemli başlığı da bulunmaktadır.

 

Bu halk oylaması yapıldı ve hayata geçti. Yani şu anda başkanlık sistemi ile yönetiliyoruz.

 

Gelelim gördüklerimize;

Devlet yapısının işleyişi bakımından, hızlı kararların alınması ve uygulanması bakımından başarılı olunduğu kesindir. Ancak bu durumun dış güçler ve içimizdeki uzantıları açısından hoş karşılanmadığı da çok açıktır. Bu şu demek oluyor ki; düşman hırçınlaşıyor ve daha kararlı hale geliyor.

 

İkincisi ise azınlığın tahakkümünden kurtulacaktık ancak tam tersi oldu. Eskiden belki yüzde on çoğunluğa tahakküm ediyordu şimdi yüzde birler hatta bir oy çoğunluğa tahakküm ediyor. Bu konu dış güçlerinin ve içimizdeki uzantılarının hatta kripto yapıların oldukça işine yaradı ve yol alabiliyorlar ise tamda bu yüzdendir. İşte burası zincirin halkalarından bir tanesidir. Yani bir şey arayacaksanız burada arayacaksınız, bir şey okumak istiyorsanız burayı okuyacaksınız.

 

Yerel seçimlerin sonuçları ve son günlerde dile getirilen erkem seçim söylemleri tamda bu sistemin açıklarından doğan bir gelişmedir.

 

Bu konuyu şöyle bir açmakta fayda var. Çokta açık yazacağım.

 

Eskiden yani bu başkanlık sistemi yürürlüğe girmeden önce, yüzde on denilen bir baraj var idi, bu sayede her önüne gelen meclise giremiyor idi. Yüzde onu geçenler olsa bile mecliste muhalefet olarak kalıyorlar idi. Buda şu demek oluyor ki, yüzde 35  yüzde 40 oy almış bir parti iktidar olabiliyor istikrarı sağlayabiliyordu.

 

Şimdi öylemi diyecek olursanız kesinlikle öyle değil. Sizin yüzde 50 oyunuz olsa bile iktidar olmanıza yetmiyor. Yani ne yaparsanız yapın o bir kişi yüzde elliye yani milyonlara hükmedebiliyor.

 

Küresel dünyadan veya güçlerden bir şey almak için taviz vermeniz gerekiyor ise sanırım buda onlardan biri olsa gerek.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalmadı ancak ileride yapılacak bir seçimde cumhurbaşkanı birinci turda seçilemez ise bak sen cümbüşe.. ittifaklardan kurtuluyoruz derken göreceksiniz ki o yüzde bir oyu olanlar ile masaya oturulacak. Orada dönecek pazarlıkları düşünmek bile istemiyorum. Yukarıda bahsettiğim zihniyetler masada bu milletin bu devletin bekasını pazarlık konusu yapacaklar.

 

İnsanların ve partilerin uzlaşı içinde olması elbette çok kıymetli bir şeydir. Memleket meselelerinde ve beka konularında istişareyi öncelemek, ortak konularda bir araya gelebilmek ne kadar güzel bir şey değil mi. Ancak gelin görün ki ülkemizde faaliyet gösteren bir takım stk ların ve partilerin amaçlarının bu memleketi bölmek parçalamak olduğunu unutmayalım. O bir oyu alabilmek için memleketin en köklü siyasi oluşumlarına bakar mısınız kimlerin güdümüne girmişler. Kimler ile iç içi girmişler. Dediğim gibi başkanlık sistemi yenidir; yapılması gerekenler vardır, uyum yasaları çıkmak zorundadır, her açıdan birçok çalışma yürütülüyor ve emek harcanıyor. Ancak bu boşluktan memleketin istiklali ve istikbali tehlikeye atılmamalıdır. Özellikle kripto terör örgütlerinin bu konuyla ilişikleri, nerelerde konumlandıkları çok önemlidir.

 

Tatbikî demokrasinin nimetlerini ve olması gerekenleri biliyoruz, ancak biz cumhuriyetle tanışalı çok kısa bir süre oldu, ne bu tecrübemiz, ne bin yıllık geçmişimiz nede bu milletin örf ve adetleri buna hazır mı derseniz bu konuda endişelerim var. Başkanlık sistemini değerlendirirken dikkate alınması gerekenler var, coğrafyadan tutun stratejik önem, kültürel ve ekonomik yapılar, en önemlisi de yönetilmeye karşı bin yıllık gelenek. Bu bize has bir yönetim şeklide olabilir, bunun önünde bir engel de yok.

 

Devletler geçmişinden geleceğine her bir şeyi düşünüp planlar yapar. Bu planlar iç kamuoyunun durumundan dış işlerine kadar küresel güçlerin pozisyonlarına göre acil eylem planlarından, kısa orta ve uzun vadeli planlara kadar birçok çalışma yaparlar. Bu günkü küresel kapitalizm ile mücadeleniz bir satranç oyunu gibidir. Yüzde yüz haklı olduğunuz konularda bile kendi sınırlarınız içinde kendi milli konularınızda tavizler vermek zorunda kalırsınız. Bu durumu aşabilenler ekonomik kalkınmasını tamamlamış ağır ve uzay sanayisini kurmuş devletlerdir. Bu devletlerin karşısında durabilmek ancak tam bağımsız olabilmekten geçiyor.

 

Cihan devleti olmaktan bu günkü sınırları içerisinde varlık yokluk mücadelesi veren bir ülke olarak işimiz o kadar kolay değildir. Tabii bu duruma nasıl ve neden geldiğimizin konusu milli eğitim bakanlığının ders olarak okutması gereken bir konudur.

 

Dolayısı ile başkanlık sistemi ilerleyen zamanlarda çok konuşulacak konulardan bir tanesidir. Bu sistemin eksilerini ve artılarını devlet aklı görüyordur. Ancak şahsen bu sistemin durup dururken önümüze geldiğini düşünmüyorum. Burada mutlaka küresel güçler rol oynadı belki dayatmalar yapıldı. Dediğim gibi bu sistem zincirin halkaları gibi işler. Asıl ilgilendiğim konu şudur; bu sistem ile zincirin halkalarındaki yerimiz nedir? Ne kadar sağlam duruyoruz? Ne kadar stratejik yol kat ettik? Bu işin sonu devlet ve millet menfaatlerine tam olarak hizmet eden bir yapı haline gelebilecek mi?

 

Yoksa bu başkanlık sistemi şer odaklarının kazanımlarına hizmet eden bir yapıya mı dönüşecek?

 

Konunun önemi göz önünde bulundurulduğunda ise şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor; mesele milletin ve devletin beka meselesidir, öyle ise milli olanlar ile milli olmayanlar, milli olanlar ile dış güçlerin ve içimizdeki uzantılarına fırsat vermemek gerekiyor, bu uzantıların ise sadece çeşitli stk veya sadece bazı siyasi partilerin içerisinde değil her yerde olabileceği göz ardı edilmemelidir. Özellikle belli kurumlara ve makamlara sızmış hainler 15 Temmuz da olduğu gibi milleti sırtından vurmak için fırsat kolluyor olabilirler.

 

Bu konuda samimi insanların samimiyetini ıspat etmesi gerekmektedir, milli insanlar düşmanları kadar cesur ve mücadeleci olmak zorunluluğu vardır. Bilgi cesaret ile birleşince aşılmayacak zorluk yoktur.