BEN FETÖ’CÜ OSMAN, NE DERSİNİZ?..
Anlamayan, bilmeyen varsa ben onlara anlatayım.
Her yıl 15 Temmuz tarihinde yani 6 yıldır, yaralarım tazeleniyor, aynı benzer yazılarımı bira güncelleyerek yeniden yayınlıyorum..
Bu gün, bu gece 15 Temmuz sabaha kadar, yiyin, için, eğlenin..
Yalandan elinize bayrak alıp da 15 Temmuz darbe girişimini kınamaya kalkmayın. Siz ne yaşadınız, ne gördünüz, hangi çileyi çektiniz, ne kadar, nasıl bir damga yediniz, anlınıza FETÖ lekesi sürüldü mü?
Ben ne sağcıyım, ne solcu. Ne siyasi görüşüm var, ne de partim.
Sadece halkım var, halkım...
15 Temmuz darbe kalkışması deyince tüyülerim diken diken oluyor.
Bazılarına içimden nefret duygularım kabarıyor.
Her zaman söylerim kimse bana 15 Temmuz darbe kalkışmasından bahsetmesin diye..
15 Temmuz darbesinin gerçek olduğuna inanacak mısınız, yoksa bilinçli yapılan kontrollü bir darbe mi diyeceksiniz?
Veya birileri bu ülkenin malı ve mülkünü bölüşemeyip, ortaklığın bozulmasından doğan bir kavga mı diyeceksiniz?
Yazımı iyice okuyun siz de ona göre karar verin.
Ben o günleri canlı olarak yaşadım.
Bana atılan bir iftira nedeniyle FETÖ’cü suçlamasıyla göz altına aldılar.
Çünkü dört gün, dürt gece (89 saat) nezarette yattım.
15 Temmuz darbe girişiminde şehit olanlar, gazi olanlar, işinden olanlar, mesleğinden atılanlar, suçsuz yere hapis yatanlar, sonra da yuvası yıkılanlar oldu.
Suçsuz yere göz altına alınanlar ise, haysiyeti ve gururu lekendi.
İşte onlardan birisi de ben oldum..
Şimdi bu konuda yaşadıklarımı siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Tam üç yıldır sustum, konuşamadım, yazamadım..
Artık bu yılki 7. yıldönümünde yazmakla geç kaldım sayılmaz.
Çünkü, bir süre OHAL vardı. Her şeyi açıklayamıyorduk. Konuşamıyorduk, yazamıyorduk.
Hakkımda açılan soruşturma devam ediyor, sonuç belli değildi..
İşte o gün yaşadıklarım..
Şimdi yazmanın ve duyurmanın zamanı geldi.
Benim için 15 Temmuz önemli değil, 4 Ağustos önemlidir. O tarihi, o geceyi hiç unutamıyorum ve unutmayacağım..
Tıpkı 15 Temmuzu unutamayanlar gibi..
4 Ağustos gecesi, polisler beni FETÖ’cü diye evime geldiler, arama yaptılar ve alıp Emniyete götürdüler.
Kısa bir sorgunun ardından Nezarete atıldım..
4 gün, 4 gece kaldığım nezarette bir çok kişi de benimle birlikteydi.
Nezarette tanıştık, kısa sürede kaynaştık.
Küçük bir oda gelen-giden yolcu hanı gibiydi. Bir güm 3 kişi, yarına 15 kişi oluyorduk.
İşin en kötü yanı Çay, sigara yok. Kağıt, kalem yok. Gazete yoktu.
Sadece yatmaya battaniye vardı.
3-5 saatte bir üst kata wc’ye gittiğimizde sahil gezisine çıkmış gibi oluyorduk.
Saate bakıyorduk, zaman gece mi, gündüz mü diye hafızamızı tazeliyorduk.
İSMAİL BİNBAŞI’NIN ANLATTIKLARI ÇOK ÖNEMLİYDİ..
Nezaret arkadaşlarımın arasında en önemli unutamadığım biri zamanın Altınordu bölük komutanı binbaşı İsmail’di.
Nasıl tutuklandı, neden gelmişti, darbe nasıl olmuştu şöyle anlatıyordu..:
“15 Temmuz günü saat 16.00 sıralarında elimize bir liste ulaştı. Listede Ordu ilinin sıkı yönetim komutanı ve 81 ilin komutanlarının kim olacağı yazıyor ve listenin altında “CUMHURİYET KONSEYİ” diye imza vardı. Hemen bu listeyi alıp, alay komutanımıza çıkıp gösterip, darbe olacağını söyledim. Alay komutanı bana, :
“Sakın siz bu işe karışmayın. Biz onları almaya çalışıyoruz ama, bir türlü ayırt edemiyorduk. O’nlar kendilerini gösterecek ve tek tek toplayacağız” dediğini anlatmıştı.
DEVAM EDİYORDU İSMAİL BİNBAŞI..
“Saat 16’da darbe olacağı haberi alınmıştı. Gece saat 22oo’ye kadar her türlü tedbir alınır, darbe her türlü önlenirdi. Bile bile göz yumuldu, darbeye müsaade edildi. Darbe oldu, OHAL ilan edildi. Bir hafta sonra alay komutanı beni çağırdı.
“İsmail, seni açığa alıyoruz. Silahını bırak ve şu tutanağa imzala” dedi. İmzaladım ve savcılıkta ifade verdim, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldım. Aradan geçen bir haftalık zaman içersinde bir eşim iki çocuğumla mağdur oldum. Bana balkondan selam veren komşularım balkonda beni görünce içeri kaçıyorlardı. Ekonomik olarak çok zor duruma düştüm. Birileri beni fındık toplamaya çağırsalar da yevmiyeye gitsem diye umut ediyordum.
Ama her şey nafileydi..
Fazla sürmedi iki gün sonra 40 kişilik çevik kuvvet ekipleri uzun namlulu silahlarla kaldığım lojmanın etrafını sararak beni alıp buraya tekrar getirdiler diye anlatan İsmail binbaşıdan nezarette ayrıldık.
O mahkemeye çıktı. Gidiş o gidiş oldu..
Beni adliyeye dahi çıkarmadan Emniyet müdürlüğü KOM şubesinden serbest bıraktılar..
Tam 20 ay savcılıktan gelecek kararı bekledim.
O sırada 3 tane bilgisayarlarımın hardikslerine, telefonuma ve flaşh belleklerime, dijital aletlerime de el koyulmuştu. (5 ay sonra teslim aldım)
Her ne kadar FETÖ’le suçlansanız bile, göz altına alınmamın sebebi, İfadesini verdiğim suçun adı, “Silahlı terör örgütüne üye olmak” O kadar adi bir suç olacakki; adını dahi duymak istemediğim bir suç..
Ortada ne terör örgütü vardı, ne de üyelik..
Sonuçta, savcılık “Kovuşturmaya yer yoktur” diyerek takipsizlik kararı verdi.
Bana da hazine aleyhine tazminat davası açma hakkı vermişti
Açtım, ben 20 bin TL. Manevi tazminat istedim. Mahkeme benim o yaşadıklarımın, haysiyetimin ve gururumun karşılığında 400 TL. üzerinden karar vererek, benim yaşadıklarımın değerini ölçmüş oldu.
Bir süre bekledim, ödenek gelecek paramı alacağım..
Yazımı aslında sonlandırmak istemiyorum.
Yazılacak, anlatılacak, söylenecek o kadar sözler var ki; bunu herkes tahmin edebiliyor.
İşte canlı yaşadığım, konuştuğum ve tanıştığım, şahit olduğum bir 15 Temmuz darbesi..
Ben İsmail binbaşıyı savunamam. O’na suçlu veya suçsuz diyemem. Yollarımız nezarette ayıldı. Akibetini ise bilmiyorum.
Ancak, İsmail binbaşı’ya neden bu olayla buraya geldiniz, suçunuz varmıydı dediğimde şunları anlatmıştı ?
“Ben Tunceli’de 5 yıl görev yaptım. PKK avına gidince 10-15 günde birliğime ve evime dönüyordum. Bu süre içersinde çocuklarımı yurda bırakıyordum. Tunceli’de iki yurt var. Biri DHKP-C’lerin, biri de FETÖ’nün yurduydu. Ben de çocuklarımı FETÖ’nün yurduna bırakıyordum. Başka yurt vardı da ben mi bırakmadım” diyerek suçunun bu olduğunu söylüyordu.
Orada yazılacak çok ilginç olaylar gördüm ve yaşadım.
Ancak, yazamadım, kağıt kalem de yasaktı.
Bunlar sadece aklımda kalanlar.
Ülkemize, insanlarımıza ve daha doğrusu suçsuz yere bedel ödeyenlere yazık, gerçekten çok yazık..
15 Temmuz’un canlı tanığı ve şahidi oldum.
İsteyenler, istediği kadar tepki göstersin, inansın, kınasın, ancak, konuşacak ve düşünecek çok daha uzun yolumuz var.
Çünkü, her yıl 15 Temmuz tarihinde tek yumruk olduğumuz tek derdimiz, DEMOKRASİ, ADALET, HÜRRİYET ve CUMHURİYET sloganlarıyla avunacağız.
Avunmaya da devam ediyoruz..
Hemde üstelik resmi tatil ilan edildi..
Gerçek FETÖ’cüler halen dışarda bir makam sahibi olurken, ben gazeteci Osman..
Şimdi oldu FETÖ’CÜ Osman ne dersiniz?